Tedavi edilmeyen böbrek taşı, böbrek yetmezliğine ve enfeksiyona neden olabiliyor
Böbrek tıkanıklığının her geçen gün fonksiyon kaybına sebebiyet verdiğine dikkat çeken Üroloji Ana Bilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Fatih Oğuz, farkına varmadan böbrekleri iflas etmiş halde kendilerine başvuran hastaların olduğunu söyledi.
İnönü Üniversitesi Tıp Fakültesi Üroloji Ana Bilim Dalı Başkanı ve Turgut Özal Tıp Merkezi Başhekim Yardımcısı Prof. Dr. Fatih Oğuz, böbrek taşının kimlerde ve nasıl oluştuğu, hastaların hangi şikayetlerle geldiği, tanısının nasıl konulduğu, nasıl tedavi edildiği ve tedavi edilmediği takdirde hastaların ne tür sıkıntılar yaşadığı ile ilgili İLKHA muhabirine önemli açıklamalarda bulundu.
"Böbrek taşı hastalığı Milat’tan 4 bin yıl önceye dayanıyor"
Böbrek taşı hastalığının tarihi açıdan en eski bilinen hatalıklardan biri olduğunu söyleyen Prof. Dr. Fatih Oğuz, "Bu hastalık Milattan 4 bin yıl önceye dayanıyor. Hatta Hipokrat yeminlerinde dahi böbrek taşlarından bahsediliyor. Böbrek taşı bilindiği üzere böbrekte veya böbreğin idrar kesesine bağlayan kanallarda oluşabilecek kristalize taş benzeri oluşumlardır. Sokakta gördüğümüz çakıl olarak değerlendirdiğimiz taşlara benzer yapıdadır." dedi.
"Böbrek taşı; ailesel hikayesi olanlar, sıcak coğrafyada yaşayanlar ve sıcak ortamlarda çalışanlarda daha sık görülüyor"
Böbrek taşının toplumun belli oranında görüldüğünü ancak herkeste oluşması gibi bir durumun söz konusu olmadığını kaydeden Oğuz, "Özellikle belli meslek gruplarında çalışan, belli coğrafyada yaşayan veya ailesel hikayesi olan insanlarda böbrek taşını biraz daha sık görüyoruz. Özelikle annesinde veya babasında veya her ikisinde olanlarda, bunun yüzde 25 oranında çocuklara aktarıldığını görüyoruz. Bunun dışında coğrafik yerleşim olarak sıcak mevsimlerde yaşayanlar veyahut güneşe maruziyetin fazla olduğu mevsimlerde yaşayanlar; Güney, Güneydoğu Anadolu veyahut Afrika ülkelerinde daha sıklıkla görüyoruz. Onun dışında çalışma koşulları bizim için çok önemli. Sıcak iklimlerde veyahut sıcak ortamlarda çalışanlar örneğin fırın, demir işçilerinde su kaybının daha fazla olması hasebiyle taş hastalıkları sıklığı biraz daha artıyor." dedi.
"Hastaların şikâyeti sıklıkla idrarda kanama şikâyeti olabiliyor"
Böbrek taşı hastalığında taşın bulunduğu yere göre şikayetlerin değişebildiğine vurgu yapan Oğuz, şöyle devam etti:
"Eğer böbrek taşı varsa ve böbreği tıkamışsa ciddi bir şekilde yan ağrısı ile gelebiliyor. Eğer üreter dediğimiz böbreği mesaneye bağlayan kanalda olan bir taş varsa çok ciddi yan ağrısı, karın ağrısı, kasık ağrısı veyahut genital bölgeye vuran ağrıyla hastalar, kıvrandırıcı bir ağrıyla gelebiliyor. Hastaların başvurduğu şikayetler bizim için çok önemli. Yani bir bağırsak ağrısıyla özellikle böbrek ağrısı birbirinden çok farklı. Biz bunları çok iyi değerlendiriyoruz. Hastaların şikâyeti sıklıkla idrarda kanama şikâyeti olabiliyor. Günlük böyle yirmi dakika veyahut yarım saat süren çok ciddi bir ağrı ve sonrasında iyileşme periyodundan bahsederek geliyorlar. Bazen de hastalar hiçbir şikayeti olmadan, farkına varmadan böbrek yetmezliğinden gelebiliyor. Yani biz test ettiğimiz sırada böbrek taşından dolayı böbrekler iflas etmiş şekilde de bize başvurabiliyorlar. Sıcak mevsimde veyahut sıcak bir coğrafyada yaşayanlar olsun, ailesel hikayesi olanlar olsun basit bir ağrı olarak düşünmesinler. Herhangi bir ağrı şikâyetinde mutlaka bir hekime başvursunlar. Taşın yerleşim yeri, taşın büyüklüğü bizim için çok önemli... filmlerine bakarak değerlendiriyoruz."
"Tedavi edilemeyen böbrek taşı, böbrek yetmezliğine ve tüm vücudun enfeksiyon kapmasına neden olabiliyor"
Her taşın tedavi edilmediğini aktaran Oğuz, "Küçük bir taş olur veyahut böbrekte herhangi bir tıkanıklık yapmayan bir taş olur, ondan sonra düşürülebilecek bir taş olur, biz bunları takip altına alıyoruz. Bunun dışında böbrekte tamamen tıkayan taş olursa, sürekli bir idrarda kanama veyahut ciddi bir üriner enfeksiyon yani idrar yolu enfeksiyonuna sebep veriyorsa biz bunları mutlaka tedavi ediyoruz, çok fazla bekletmiyoruz. Çünkü, böbrek tıkanıklığı esnasında her geçen gün böbrekte fonksiyon kaybına sebebiyet veriyor. Ve bu uzun süreli olursa böbrek kaybına sebebiyet veriyor. Mümkün olduğu sürece böyle durumlarda önlem almaya çalışıyoruz." diye konuştu.
"Taş kırma işlemini tüm hastalara yapamıyoruz"
Oğuz, "Bir diğer seçenek eğer taşlar küçükse hasta bu taşı düşürebilirse ilaç tedavisi, iyi bir hareket, sıvı takviyesiyle hastanın taşı düşürmesini bekliyoruz. Bu beklediğimiz süre içinde bu taşı düşürmezse artık ikinci seçenek tedavilere başvuruyoruz. Bunlardan bir tanesi de ESVL dediğimiz taş kırma yöntemi. Taş kırma yöntemi, ses dalgalarıyla böbrekteki veyahut üreter dediğimiz böbreği mesaneye bağlayan kanaldaki taşları ses dalgalarıyla kırılarak taşların dökülmesini sağlamaktır. Tabi bunu da herkese yapamıyoruz. Taş kırma yapabilmemiz için bir defa taşların uygun bir yerde olması lazım. Taşları kırarız eğer yine böbrek içerisinde kalırsa bizim için avantajı yok. Eğer taşın önünde bir engel varsa, hasta gebe ise, daha öncesinden kan sulandırıcı bir ilaç kullanıyorsa, veyahut taş kırmaya uygun bir yerde değilse taşları kırsak bile taşların dökülmesi engellenecek. Uygun durumlarda taş kırmayı ilk seçenek olarak tedavide deniyoruz ama hastada o sırada enfeksiyon olmaması lazım. Hastada enfeksiyon varsa mutlaka bu enfeksiyon tedavi ediliyor ve ondan sonra taş kırma işlemi yapılıyor." diye belirtti.
"Tedavi edilmeyen böbrek taşları böbrek yetmezliğine yol açabilir"
Taş kırma tedavisinde fayda göremeyen hastalara da değinen Oğuz, "Tabi her taş kırmadan fayda görebilir mi? Göremeyebilir. Bazen taşlar çok sert olabilir veyahut taşlar çok büyük olabilir. 2 cm veya altında taşlarda sıklıkla biz taş kırma tedavisini uyguluyoruz. Bundan sonra artık cerrahi tedavi yöntemlerine başvuruyoruz. Kapalı yöntemle böbrek taşlarını kırarak çıkarabiliyoruz. Üreter dediğimiz böbrek ile mesane arasındaki kanalda bulunan taşları da yine kapalı yöntemle idrar yollarından girerek taşları lazerle kırıp dışarı çıkarıyoruz. Önemli olan burada idrar akımının bozulmaması ve böbreğin önünün açılması. Eğer tedavi edilmez ise böbrek taşları böbrek yetmezliğine gidebilir, idrar yolları enfeksiyonu gelişebilir. Sepsis dediğimiz tüm vücudu enfeksiyon ve bakteriler kaplayabilir. Yani şok tablosuna kadar götüren tabloyu görebiliriz." diye dikkat çekti.
"Diyet her böbrek taşı için geçerli değil"
Oğuz, son olarak, "Böbrek taşı denince insanların aklına ilk gelen şey diyet. Diyette nelere dikkat edelim diye bir durum söz konusu. Tabi geleneksel bir anlayış peynir, süt ve buna benzer beyaz ürünlerin tüketilmemesi, böbrek taşını engellediği gibi bir söylenti var. Bu her böbrek taşı için geçerli değil. Örneğin çocukluk yaş grubunda olanlara süt, peynir, et veyahut ona benzer vücut için gerekli vitamin ve proteinleri kapsayan yiyecekleri engellersek çocuk gelişimini engelleyebiliriz. O yüzden hastaların bir hekime danışmadan veyahut uzman bilgisi almadan diyete başvurmamalarını öneriyoruz." dedi.