Kilo alma korkusuyla sofraya oturmayın!
Sağlıklı beslenme ve kilo alma konusuna açıklık getiren Tıbbı Beslenme Uzmanı Dr. Eyyüb Yılmaz, kilo alırım kaygısıyla yenilen yiyeceklerin vücutta enerjiye değil, yağa dönüştüğünü söyledi.
"Kilo alırım" kaygısıyla hareket edildikçe kalıcı kilo vermenin mümkün olamayacağının altını çizen Dr. Yılmaz, günde iki öğün beslenmeyi tavsiye ederek bu konuda yapılan en büyük hatanın protein diyetleri olduğunu söyledi.
Tıbbi Beslenme Uzmanı Dr. Eyyüb Yılmaz, sağlıklı beslenme ve kilo konusunda korkuyla değil bilinçle hareket edilmesi gerektiğini belirtti.
Yılmaz, "Sofraya yiyeceğiniz yemekle ilgili kilo yapar mı kaygısıyla oturmamalısınız. Önünüzdeki yemek, kilo yapmayacak bir yemek dahi olsa kaygınızın vücutta yaratacağı korku hormonu (kortizon) yediklerinizi vücutta enerjiye değil yağa dönüştürecektir. Bu kaygı ile hareket ettikçe kalıcı kilo veremezsiniz! Öncelikle kilo odağından çıkmalısınız. Yediğiniz gıdanın kalorisine değil canlılığına odaklanın." dedi.
Gıdanın canlılığı konusuna açıklık getiren Dr. Yılmaz, "Kalori enerji kaynağımız olsa dahi mesele kalori hesabından ötedir. Yeni aldığınız arabanıza yakıt alırken gösterdiğiniz hassasiyetin aynısını vücudunuza da göstermelisiniz. Nasıl ki kötü yakıt arabanızı hızla hırpalayıp performans kaybına neden oluyorsa, beslendiğiniz gıdaların niteliği de bedeninizde aynı şeyi yapacaktır. Bu sebeple insanlara kilo verdirmeden önce bedenin doğal akışı temiz ve temizleyici besin kaynaklarıyla doyurulmalıdır." diye belirtti.
"Doğru tanımlama, yasaklama mantığından daha fazla fayda sağlar"
Tıbbi beslenme literatüründe "Kalıcı kilo verme ve sağlıklı beslenme" arasındaki ilişki hakkında Yılmaz, şunları söyledi:
"İnsan, hayatı boyunca bir defa beslenmeyi öğrenir. Öğrendiği zaman gerekli besin kombinasyonlarını ve besin dengelerini kendisi oluşturabilir. Çünkü öğrenmiştir. Tekrar tekrar nasıl beslenmeliyiz? sorusu soruluyorsa kafalar oldukça karışık demektir. Bu da ciddi bir sorun. Tıbbi beslenme öğretisinin amacı temel tanımlamalara odaklanır. Hiçbir ürün hatta en yanlış besin bile asla yasaklanmaz. Sadece tanımlanır. Yani kişilerin iradeleri yasaklarla bloke edilmez, tahakküm altına alınmaz.
Besin doğru tanımlanırsa, kişi ne şekilde ne miktarda kullanacağını öğrenmiş olur. Yani, ekmek yeme, demiyor, ekmeği neden yememesi gerektiğini vücutta oluşturacağı riski kendisi bilmiş oluyor. Şöyle ki ekmek için söyleyecek olursak GDO'lu, rafine edilmiş katkı içeren unlardan yapılan her türlü ürün sertleşmiş gluten içerir. Bu da kanda antikor oluşumuna neden olacaktır. Bu antikora bağlı ottoimmün kompleks oluşarak tiroid bezlerine çökecek ve haşimotaya davetiye çıkaracaktır. Peki bu yaklaşımı bilen bir insan hangi iştah ve irade ile buğday ürünlerine devam edebilir? Devam etse bile bu ürünlerin kullanımını azaltması zor olmayacaktır."
"Gıdalar yasaklandıkça daha fazla bağımlılık oluşur"
Kalıcı kilo verme konusunda doğru bilinen yanlışlar olduğunu da ifade eden Yılmaz, "Ekmeği, yağı ve şekeri terk ederek kilo verip ideal kilosunu koruyan kaç kişi gördünüz? Bu yaklaşım gerçeklikten uzak, tamamen boş ve beyhude bir çaba. Dikkat edin, insanlar ekmek, yağ ve şeker yasaklandıkça daha fazla özler hale geliyor. Üstelik eskisinden daha fazla iştahla yemeğe başlar ve nitekim bağımlısı olur. Bu bağımlılıktan kurtulması zor olacağı için atın ölümü arpadan olsun diyerek çaresizliği kabullenecektir." dedi.
"Beslenme rutininizde olmayan karışımları vücudunuza almadan evvel temizliğe yönelin"
"Kalıcı kilo verirken hangi gıdaları ne sıklıkta tercih etmeliyiz?" sorusuna yönelik olarak Yılmaz, şunları söyledi:
"Kilo verdiren besinleri maydanoz, tarçın, salatalık, zencefil ve benzeri ile sınırlandırmak veya kilo verme deyince aklınıza yeşil içecekli bol yasak içeren bir süreç gelmesi bir kere güçlü bir motivasyon oluşturmaz. Bu yöntemler insanın ruhunu boğar. Asla onaylamıyorum. Her zaman geçerli olan bir şey varsa o da yediklerinizi azaltmaktır. Her şeyden önce kirlettiğiniz bedenin farkına varın. Daha önce beslenme rutininizde olmayan garip karışımları vücudunuza almadan evvel temizliğe yönelin.
En kirletici besinler olan dana eti, inek peyniri, rafine unlu mamuller, GDO'lu buğday, mısır, pirinç ve rafine yağlardan uzak durarak temizleyici bir süreç başlatabilirsiniz. Kirleticileri öğrendiğinize göre 'temizleyebileceğiniz kadar kirlet' sloganı ile beslenmeye bakın. Bunun pratiğine gelecek olursak 1/3 kuralı ile bunu yapabilirsiniz. 100 gram eti 300 gram salata ile temizleyin. Antioksidan alkali iyonize su içiniz. Günün bir öğünü mutlaka taze besinlerden olsun. Örneğin meyve ve kavrulmamış çerez tercih edilirse kilo kontrolü kendiliğinden sağlanmış olacak. Belki yavaş ama kesinlikle sağlıklı bir şekilde ve kalıcı kilo verirsiniz."
"En büyük hata protein diyetleri yapmak"
Kalıcı kilo verme sürecinde kaçınılması gereken gıdalarla ilgili bilgiler de veren Yılmaz, "En büyük hata protein diyetleri yapmak. Yıllarca bedeni kirletip, sanayi üretimi tavuk etinden medet ummak mantıklı mı? Cevabı size bırakıyorum… Açlık uygulamaları yaparken ciddi anlamda yaşlandıran bir sürece girersiniz. Oysa bunun çözümü 'gençleştiren açlık uygulamaları'dır." dedi.
"En doğru tercih iki öğündür"
"Kalıcı kilo verme süreci başta olmak üzere ne sıklıkta beslenmeliyiz?" sorusuna da açıklık getiren Yılmaz, şu ifadeleri:
"Sindirim sistemimizin çalışma dinamiğini düşününce en doğru tercihin iki öğün olduğunu söyleyebilirim. Üç öğün beslenenlerin bu durumda ilk gözden çıkardığı akşam öğünü oluyor. Oysa en önemli öğün akşam yemeğidir. Çünkü vücudumuz akşam anabolizan faza geçer. Bu faz yeni hücre üretiminin başlamasıdır. Peki siz her sabah yaşlanarak uyanmak ister misiniz? Yetersiz malzeme ile canlı ve genç hücre üretemezsiniz. Tam da bu noktada akşam öğününüz besleyici ve onarıcı olmalı ki inşa edilen hücrelerinize doğru yatırım yapmış olun. Gençleşerek yaş alın. Popüler akımlara değil fizyolojik akışa odaklanın. O zaman yolunuzu şaşırmazsınız."