Hukukçu Taşkıran: 25 yıl geçmesine rağmen 28 Şubat'ın etkileri devam ediyor

Avukat Zeki Taşkıran, bir daha 28 Şubatların yaşanmaması için Yasama, Yürütme ve Yargı erklerinin bölüştürülmesi ve yargının tam anlamıyla bağımsız olması gerektiğine vurgu yaptı.

Hukukçu Taşkıran: 25 yıl geçmesine rağmen 28 Şubat'ın etkileri devam ediyor

28 Şubat 1997 yılında, askeri vesayetin öncülüğünde yargı, bürokrasi, medya ve sermaye bileşenlerinin kirli ittifakıyla inançlı insanları hedef alan 28 Şubat süreci, Türkiye tarihinde kara bir leke olarak hala duruyor.

Üzerinden 25 yıl geçen 28 Şubat sürecinde, öğretmenden imama, memurdan esnafa, işçiden aşçıya, siyasetçiden bürokrata kadar binlerce insan inançlarından dolayı zulme maruz kaldı.

Hukukçu Zeki Taşkıran, 28 Şubat post modern askeri darbesi, öncesi ve bugüne kadar yaşananları ve bir daha darbelerin yaşanmaması için yapılması gerekenleri İLKHA'ya değerlendirdi.

Kendisinin de 28 Şubat post modern mağduru olduğunu belirten Hukukçu Taşkıran, 28 Şubat sürecinde Selçuk üniversitesinde öğrenci iken, o dönemde üniversitenin başörtüsü yasağı kararını protesto ettikleri için okuldan atıldığını ve daha sonra açtıkları davayı kazanarak tekrar geri döndüğünü söyledi.

“Üzerinden 25 yıl geçmesine rağmen etkileri halen devam ediyor”

28 Şubat’ın hukuki nitelendirmede post modern illegal bir darbe olduğunu belirten Taşkıran, “Hukuk literatüründe o güne kadar herhangi bir post modern tarzı bir darbe olmamıştı. Muhtıralar olmuştu, askeri darbeler olmuştu ama post modern darbe Türkiye’de belki de ilk defa 28 Şubat’ta yaşandı. Çünkü o dönemde askeriye ve yargı vesayeti, milletin iradesini hüküm altına almaya çalışılarak yapılan bir kalkışmaydı. Allah bir daha o günleri göstermesin. Nitelendirilmesi yapılamayacak bir kalkışma, bir hareketti. Tabi ki Rahmetli Necmettin Erbakan Hocamız epey bir zaman direnmişti ama bir türlü olmadı. Çünkü bunun içinde sadece bir yargı faktörü yoktu. Figüran olarak basın ve medya, ekonomik örgütler, askeriye, yargı hepsi millet idaresine ve siyasi idareye saldırmıştı. Tabi üzerinden yaklaşık 25 yıl geçmesine rağmen etkileri hala da etkileri devam ediyor.” diye dikkat çekti.

“Erkler bölüşülürse darbelerin önüne geçilebilir”

Haber

Av. Zeki Taşkıran

 

Darbe girişimlerinin önüne geçilmesi için yapılması gerekenleri anlatan Taşkıran, “Özellikle de erklerin bölüştürülmesi gerekir. Erkler bölüşülürse darbelerin önüne geçilebilir. Bunlar nedir? Yürütme erki, yasama erki ve yargı erki. Yargının bağımsız olması gerekiyor. Eğer yargı bağımsız olursa ve adalet gerçekten tecelli edecek bir zemine oturtulursa, darbe yapılamayacak derecede azaltılır. Askeriyenin yerini bilecek şekilde teşkilatlanma olursa, mesela o dönemde yoruma açık maddeler vardı, irticai faaliyetler olarak iç güvenlik meselesi sayıldı. İç güvenliği sağlayacak olan asker değil, emniyet teşkilatıdır. Onun kanunuyla tam yoruma açık olmayacak şekilde eğer ki sağlanabilirse asker kendi yerini bilecek. Askeriye ülkenin bağımsızlığı istikbali ve istiklali ile ilgili dışarıya karşı konumlu bir yasal zemine oturtulursa askeriye onunla ilgilenecek ve içeriyle ilgilenmeyecek. Bu sistemi koruyacak hükümetin kendi kanuni vasfını koruyacak, askeriyenin ya da başka kuruluşların herhangi bir ülkeye müdahalesini önleyecek en büyük kuruluş adalettir, yargıdır. Yargının bağımsızlığı tam sağlanmış olursa emin herhangi bir darbe girişimi yapılamayacaktır ve yapılmaya yeltenenlerde başarısız olacaktır.” dedi.

“Eğer ki bağımsız bir yargı ve gerçekten tecelli eden bir adalet olmuş olsa kesinlikle kimse darbe yapmaya ya da bir kalkışmaya asla cesaret edemezdi”

Taşkıran, şöyle devam etti: “28 Şubat döneminden önce, 70 yıllık devam eden bir vesayet sisteminin kurmuş olduğu bir düzen, vesayet sisteminin getirmiş olduğu yasa maddeleri ve anayasalar olduğu için bir türlü bu sağlanamamıştır. Bundan dolayı da darbe her zaman müsait bir hale gelmiştir. Askeriye, Emniyet, Yargı yorumla hükumete müdahale edecek duruma gelmiştir. Meclise ayar verecek bir durumdaydı. Yaklaşık 20 yıldır yaşanan gelişmelerden sonra yasal düzenlemelerde ki değişmelerle bir nebze atlatıldı, bir nebze biraz bu yasal zemine oturtuldu ama tam sağlanamadı. Tam sağlanamadığı için de 2016 yılındaki kalkışma, MİT’e operasyonlar oldu. Tabi ki yasal zemin tam oturtulmamıştı ama bazı çalışmalar yapılmıştı milletin yardımı ile de o kalkışmalar işte bir şekilde başarısız hale getirildi. Onun haricinde tekrar darbe olur mu, şu anda yasal zemin buna müsait mi, değil mi? diye sorarsanız yasal zemin hala da tam oturtulmuş değil. Hala yargı üzerinde baskılar olabiliyor. İcra kurulu dediğimiz yürütme üzerinde baskılar olabiliyor. Yasama erki, meclisin çoğunluğu hükumette olduğu için etkisiz kalıyor ve bizde hukukçu olmamız hasebiyle görüyoruz. Eğer ki yürütme erki, yargı erki, hepsi aynı bir partide ya da birkaç partinin olduğu koalisyon ya da mutabakatta teşekkül ediyorsa yine bir şekilde yargı etki altında oluyor. Türkiye’de yargının hiçbir şekilde etki altında olmaması lazım. Eğer ki bağımsız bir yargı ve gerçekten tecelli eden bir adalet olmuş olsa kesinlikle kimse darbe yapmaya ya da hükumeti ele geçirmeye karşı bir kalkışma da bulunmaya asla cesaret edemezdi.”

“İnsanlar hapislerde çürütülmeye terk edildi ve hala hapiste bulunan 28 Şubat mağdurları var!”

O dönemde irtica kisvesi altında İslami kesime çok büyük bir darbe vurulduğunu anımsatan Taşkıran, “İslami kesim yıldırılmaya çalışıldı, mağduriyetler oluşturuldu, başörtülü kızlar okullardan atıldı. İnsanlar hapislerde çürütülmeye terk edildi ve hala hapiste bulunan 28 Şubat mağdurları var.” diye dikkat çekti.

“Ekonomik olarak da çöktük ve hala da düzeltilmiş değil”

Darbenin ekonomiye verdiği zarara da değinen Taşkıran, “Hangi ülkede bir darbe olursa ekonominin düzelmesi yılları alıyor. Büyük bir bunalım geçirildi. Yani uluslararası ekonomik düzen içinde yer alan bir ülkeyiz. Her hâlükârda döviz endeksli bir ekonomimiz var. Bundan dolayı Türkiye yaklaşık 20 yıl 30 yıl gerileyecek bir hale getirildi. Böyle olunca yabancı sermaye de parasını çekti, milli sermaye de dışarıda bir iş yapmaya doğru gitti. Böyle olunca ekonomik olarak da çöktük. Ve hala da düzeltilmiş değil.” diyerek yaşatılan mağduriyeti anlattı.

Taşkıran, “28 Şubat sürecinde 18 maddelik bir yaptırım listesi uygulanmıştı ve imzalatılmak zorunda bırakılan maddelerdi. Hükümetin her şeyi askeriyeye bırakıldı. O dönemde askeriyenin etkisinde olan Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel’i düşünün, o dönemde Süleyman Demirel’in etkisi vardı. Daha sonra da Ahmet Necdet Sezer gibi bir din düşmanına bırakıldı.” dedi.

“28 Şubat post modern darbesi her yönüyle milletin yüreğine, kalbine vurulan bir hançer gibiydi”

28 Şubat post modern darbesinin her yönüyle milletin kalbine bir hançer gibi saplandığını kaydeden Taşkıran, “Ekonomik alanda, ahlak alanında, adalet alanında her şeyin yok edildiği, hepsinin bir vesayetçi sisteme bırakıldığı bir alana dönüştürüldü. Sadece 1982 ya da 1961 ihtilalinden tek farkı post modern olmasıydı. Yani askeri kalkışma olmadı bu da Erbakan hocamızın yüksek feraseti nedeniyle olmadı yoksa direnilmiş olsaydı, Türkiye de yine büyük bir kan gölü olacaktı. Belki de ülkenin istiklali istikbali tamamıyla yerle bir olacaktı.” dedi.

“28 Şubat darbesi ülkemizi yaklaşık 40 yıl geriye götürdü”

Normalde darbelerin artılarının olmadığını ancak 28 Şubat sürecinin kendisinin nazarında bir artısının olduğuna dikkat çeken Taşkıran, “Çünkü 28 Şubat süreci milletimizin uyanışına vesile oldu. Milletin; faizci düzeni, adaleti istemeyen, tamamıyla yurt dışından besleyen, siyonizmin desteklediği medya kuruluşlarının, para baronlarının, askeriye de bunamış, kafası çalışmayan bir kısım vesayetçi sistemin, Atatürkçü geçinen, İslamiyet’i irtica gibi gören bu zihniyetin olduğunu, bunlara artık direnilmesi gerektiğini ve bunlarla Türkiye’nin hiçbir şekilde gelişemeyeceğini görmesine sebep oldu. Bunun en güzel örneği de 15 Temmuz hain darbe girişiminde gördük. Milletimiz belki de 28 Şubat’ın vermiş olduğu uyanmayla, 15 Temmuz hain darbe kalkışmasını, hain FETÖ örgütüne karşı direnerek sokaklara dökülerek bunu göstermiş oldu. Ancak tabi ki, 28 Şubat süreci ülkemizi, yaklaşık 40 yıl geri götüren aşağılık bir darbedir. Rabbim bir daha böyle darbeleri ve kalkışmaları milletimize göstermesin.” temennisinde bulundu.

“Adalet herkese lazım”

Taşkıran son olarak, “Milli iradenin hâkim olabilmesi için, yeni 28 Şubatların yaşanmaması için, kesinlikle ve kesinlikle milli ekonomi, milli kalkınma, milli üretime destek verilmesi, milli üretimin öne alınması ve özellikle de Yargı. Adaletin tamamıyla tecellisi için yargının bağımsız olması ve bunun sağlanması gerekiyor. Bu AK Parti için de, muhalefet partileri için de lazım. Cumhur İttifakı, Millet İttifakı artık Türkiye’de öyle bir hal almış ki, öyle bir tehdit, öyle bir dil kullanılıyor ki Türkiye bölüştürüldü, kamplaştırıldı. Tekrardan düzelebilmemiz için adaletin sağlanması lazım ve adalet herkese lazım. İnşallah adalet sağlanırsa, bu ülke bir daha 28 Şubat süreçleri, 1982 ihtilalleri ve 1971 muhtıralarını hiçbir şekilde görmeyecektir.” dedi.