Malatya STK'ları: İşgal rejimi ile iş birliğini kabul etmiyoruz

​İşgalcilerin başı Yitzak Herzog'un Türkiye'ye davet edilmesine tepki gösteren Malatya STK'ları, işgal rejimi ile başlayacak bir normalleşme sürecinin bölgedeki krizlerin daha da kurumsal zeminlerde karşılık bulmasına sebep olacağına dikkat çektiler.

Malatya'da faaliyet yürüten STK Temsilcileri, işgalci terör rejimi yetkilisi Yitzak Herzog'un Türkiye'ye davet edilmesine ve kendileriyle yapılabilecek iş birliğini protesto etmek amacıyla basın açıklamasını düzenlediler.

Malatya Yeni Camii meydanında düzenlenen basın açıklamasına STK temsilcilerinin yanı sıra vatandaşlarda yoğun katılım gösterdi.

“İşgali tanımıyor, işgalci israil rejimi ile iş birliğini kabul etmiyoruz”

Kitle adına basın açıklamasını okuyan İHH Genç Malatya sözcüsü Cahit Güneş, şöyle devam etti:

“20. Yüzyılın başlarında Ortadoğu'da ciddi kırılmalar, bu kırılmaların getirdiği büyük değişimler yaşandı. Bölgenin hâkim gücü Osmanlı'nın zayıflamasıyla; uzun yüzyıllardır adalet ve barış çınarı altında yaşayan bu coğrafyada kanla işgal tarihi yazılmaya başlandı. Bu süreçte; önce hristiyan siyonizmi, ardından yahudi siyonizmi'nin girişimleri sonucunda dünyanın pek çok yerinden yahudiler bölgeye getirilerek Filistinliler yerinden edilmeye başlandı. Bölgeye gelen siyonistler, manda rejiminin de çabaları ile silahlı çeteler oluşturarak yerli halkı yerinden etmeye çalışmış, kolonileşme faaliyetleri içine girmiştir. ‘Etnik Temizlik' diyeceğimiz bu süreçte sistematik bir soykırım yaşanmış, yüzbinlerce Filistinli yerinden edilerek israil işgal devletinin kuruluşu ilan edilmiştir.”

“Bu kriz Filistin ile sınırlı kalmamış, dünyayı etkisi altına alan bir virüse dönüşmüştür”

Bugün gelinen noktada Filistin topraklarının neredeyse tamamının, apartheid israil rejiminin işgaline uğradığına dikkat çeken Güneş, “Kurulduğu günden itibaren bölgedeki hak ihlallerine devam eden israil, uluslararası hukuku ayaklar altına alarak bölgede bitmek bilmez bir kriz sarmalı üretmiştir. Bu kriz, sadece Filistin toprakları ile de sınırlı kalmamış; dalga dalga tüm dünyayı etkisi altına alan bir virüse dönüşmüştür. israil'in son yıllardaki karnesine baktığımızda, hemen hemen her gün ayrı bir hak ihlali ve yerinden etme ile geçmiştir. Çocuk, yaşlı ve kadınlar üzerinde uyguladığı sert ve acımasız politikalar ile milyonlarca insanın yerinden edilmesi, evleri yıkarak toprakların işgal edilmesi, mabetlere saldırarak din özgürlüğünün elinden alınması bu ihlallerden yalnızca bazılarıdır. Filistinlilerin yaptığı insancıl gösterilere uyguladığı orantısız güç ile binlerce gencin sakat kalmasına ve bir ömür boyu tekerlekli sandalyeye mahkûm olmasına sebep oldu.” diye anımsattı.

“Siyonist işgal çeteleri sadece Filistin için değil, Türkiye için de bir güvenlik sorunudur”

Son 70 yıldır Ortadoğu'da sadece problemden, kandan ve gözyaşından beslenen siyonist işgal çetelerinin, sadece Filistin için değil, Türkiye için de bir güvenlik sorunu olduğuna dikkat çeken Güneş, “2010 yılında insani yardım taşıyan Mavi Marmara Gemisine, uluslararası sularda yaptıkları hukuksuz saldırı ile 9 vatandaşımız şehit edilmiş, 1 kişi 4 yıl boyunca komada kaldıktan sonra şehit olmuştur. 56 insani yardım gönüllüsü de ağır bir şekilde yaralanmıştır. Bu saldırı sonrasında yaşanan süreçte apartheid israil güçleri, Türkiye'ye onlarca söz verdi. Gazze'de hala devam eden karadan ve denizden ambargonun kaldırılması, Kudüs'te bulunan Müslüman nüfusun taciz edilmesinin durdurulması, İslam dininin kutsal mekanlarından biri olan Mescid-i Aksa'daki saldırıların önlenmesi ve Filistinlilere seyahat/ din özgürlüğü tanınması gibi yerine getirilmeyen onlarca söz verildi.” dedi.

“Türkiye'nin işgal rejimi ile başlattığı siyasi yakınlaşmayı anlamakta güçlük çekiyoruz”
Güneş, “Yaşanan bunca sıkıntının hesabı hala sorulmamışken ve bu hukuksuz saldırının üstüne, Türkiye devleti yöneticilerinin işgalci apartheid rejimi israil ile başlattığı siyasi yakınlaşmayı anlamakta güçlük çekiyoruz. Türkiye'nin de milli güvenliğini tehdit eden çeteleri ve örgütleri fonlayan, 15 Temmuz Darbe girişiminin bir tarafgiri, Ortadoğu'daki kronikleşen birçok problemin esas tetikleyicisi olan bu yapı ile siyasi yakınlaşmanın daha büyük problemlere kapı aralayacağına inanıyoruz. Apartheid rejiminin en önemli özelliği istikrarsızlıktan ve problemden beslenen bir gelenekte oluşudur. Şunu tekrar ifade etmemiz gerekir. İsrail verdiği sözleri asla tutmamıştır. İsrail bölgedeki istikrarsızlıktan beslenmektedir. Siyonist inancın temelinde; kendisi dışındaki bütün din, dil ve renklere yaşam hakkı tanımamak yatmaktadır.” ifadelerine yer verdi.

“Siyasi bir yakınlaşma daha büyük problemlere yol açacak

Yetkililere çağrıda bulunan Güneş, “Türkiye tarihi mirası ve kültürü ile dünyanın bütün bölgelerine adalet ve yardım götürmüştür. Devlet geleneği olarak teröristlerle, haydutlarla ve hırsızlarla iş birliği içinde olmamıştır. İsrail'in senelerdir tüm Ortadoğu'da finanse ettiği terörü ve Türkiye Cumhuriyet vatandaşlarını katlederek sergilediği şımarık tutumu görmezden gelerek, siyasi bir yakınlaşmanın daha büyük problemlere yol açacağını biliyoruz. Apartheid rejimi israil'in, Türkiye'nin dış politikası için bir tehlike olduğunu iyi biliyoruz. Halkın iradesini yok sayarak ve kendi vatandaşlarının hukuki mücadelesi hala devam ediyorken bu tür bir yakınlaşmanın, ülkemizdeki adalet sistemini yerle bir edeceğini iyi biliyoruz. Kendi vatandaşlarının hukuki mücadelesi hala devam ediyorken bu tür bir yakınlaşmanın, ülkemizdeki adalet sistemini de olumsuz etkileyeceğini iyi biliyoruz. Mavi Marmara'nın, Hatay'da verdiğimiz şehitlerin, Gazze'deki ablukanın, Mescid-i Aksa'ya saldırıların hesabı sorulmadan israil ile başlayacak bir normalleşme; sadece bölgedeki krizlerin daha da kurumsal zeminlerde karşılık bulmasına sebep olacaktır.” diye dikkat çekti.

Güneş, Türkiye'deki Müslümanlar olarak, amasız ve fakatsız bir şekilde işgal rejiminin karşısında ve Filistinlilerin yanında olduklarını belirtti.

Basın açıklaması, yapılan duanın ardından sona erdi.

Bakmadan Geçme